Franz Kafka 3 Temmuz 1883`te orta sınıf bir
Yahudi ailesinin ilk çocuğu olarak Prag'da dünyaya geldi. O zamanki
milletler mozaiği olan Avusturya İmparatorluğuna bağlı Bohemya
Krallığında yaşadı. Anadil olarak ilk etapta Almanca konuşan Kafka
ailesi, Çekçeyi de konuşabiliyordu. Ailenin en büyük çocuğu olan
Kafka`nın iki erkek kardeşi (Georg ve Heinrich) küçük yaşta hayatlarını
kaybettiler. Kızkardeşleri Elli, Valli ve Ottla ise Nazi Almanyasının
organize ettiği Yahudi soykırımında hayatlarını kaybettiler.
Kafka 1889`da Fleischmark'ta Deutsche
Knabenschule'ye gitti. Çocukluğunda rol oynamış başlıca kişiler Fransız
mürebbiye Bailly, kâhya kadın Marie Werner'dir. O sıralarda Prag`da
genel olarak konuşulan dil Çekçe`ydi. Ufak yaşlarda da Bauer ile
tanıştı. 1920`lerin başında tanıştığı Milena Jesenska, 20 yıl sonra
1944`de Alman toplama kampında hayatını kaybedecekti, onun üzerinde
güçlü bir etki yarattı. 1923`te ailesinin etkisinden kaçmak ve yazmaya
konsantre olmak için Berlin`e taşındı, orada da Dora Dymant adında bir
sevgilisi oldu. Dora, Milena`dan şanslıydı Nazi Almanyasına direndi ve
1952`de Londra`da öldü.
1917`de Kafka verem olduğunu öğrendi. 1919
yılında geçirdiği ağır gripten dolayı hastaneye kaldırıldı. 1922`de
emekli oldu, maddi durumu kötüydü ve sağlığı gittikçe bozuluyordu.
Ömrünün son 6 haftasını sanatoryumda geçirdi. 3 Haziran 1924`te yaşama
veda etti.
Franz Kafka, hayatı baştan kaybedilmiş bir savaş
olarak görse de bıraktığı eserler, onu hayatı yenilgiye uğratan ender
insanlardan birisi yapmıştır.
Kafka eserlerinde insanın gizli kalmış
korkularını, burjuva yaşamının sahte aile ilişkilerini, bürokrasinin
çıldırtan işleyişini gözler önüne serer. Karamsar mizacı eserlerindeki
karakterleri çaresizlikle donatmıştır. Nitekim Dava'nın kahramanı Josef
K. neyle suçlandığını bir türlü öğrenemeyerek yavaş yavaş karanlığa
gömülür. Aynı durum Şato'da kadastro memuru Bay K'da da görülür.
Kayıp'sa diğer eserlerinden ayrılarak iyimser bir tutumla kaleme alınmıştır.
Yine de Kafka,eserlerinde çaresizliğide işlese
nikbinliğide, Albert Camus'un deyişiyle Korku Çağı yok olana dekgüncelliğini koruyacaktır.
Google
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder